İki Dünya, İki Anlayış
Adaletin nasıl ve neye göre tanımlanacağı, nasıl uygulanacağı, kapsamının ne olacağı gibi konular, bugün üzerinde en çok tartışılan konuların başında geliyor. Teorik tartışmaların yanısıra, adaletin sosyal bir gerçeklik olarak hayata geçirilmesi, modern batı toplumlarının karşı karşıya bulunduğu en ciddi sorunlardan biridir. Pek çok batılı düşünür ve ilim adamının da itiraf ettiği gibi, modern kapitalist toplum yapısı büyük balığın küçük balığı yemesi üzerine kuruludur (bunun teknik adı rekabettir) ve ekonomik ve sosyal manada adaletin tesisi, bizatihi sistemin kendisi tarafından imkansız hale getirilmektedir.
Batılı toplumların izafi zenginliği, sosyal adalet sorununu örten unsurların başında geliyor. Örneğin, dünyanın en zengin ve güçlü ülkesi olan Amerika, sosyal ve ekonomik adaletsizliğin çok ileri düzeyde yaşandığı toplumlardan biridir. Üç asırdan fazla süren kölelik ve sömürge dönemine rağmen, Amerika’daki zenciler hâlâ Amerikan toplumunun paryaları olarak yaşamaya devam ediyorlar. Beyaz amerikalılarla zenci amerikalıların ekonomik durumları ve sosyal statüleri mukayese edildiğinde, iki grup arasındaki farkın ürküntü verici düzeyde olduğunu görmek zor değil. Büyük Amerikan şehirlerinde suç oranının, boşanmanın, eğitimsizlik ve işsizliğin, uyuşturucu, tecavüz, adam öldürme, hırsızlık gibi suçların en fazla olduğu yerler, zenci bölgeleridir. Bu trajik durumu dengelemek yahut daha açık bir ifadeyle örtbas etmek için başvurulan en yaygın yol, çok küçük bir zenci azınlığa müzik, sinema ve spor alanlarında şans tanınmasıdır. Bu yüzden pek çok zenci şarkıcı, oyuncu ve sporcunun ismi hem Amerika’da hem de dünya genelinde gayet iyi bilindiği halde, bu insanlarla aynı kökten gelen ezici zenci çoğunluğun yaşadığı sefalet, genellikle bilinmez veya hakkında konuşulmaz.
Burada sadece Amerika’da yaşayan zencileri örnek olarak ele aldık. Sosyal adalet açısından bakıldığında, benzer bir durumun fiilen tükenmek üzere olan Amerikan yerlileri ve diğer azınlıklar için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Bugün çeşitli sebeplerle Batılı ülkelere göç eden müslüman ve doğulu azınlıklar, batılı toplumların ucuz iş gücü ihtiyacını fazlasıyla karşıladıkları halde, emeklerinin karşılığı olan ekonomik ve sosyal statüye kavuşma şansından oldukça uzak bulunuyorlar.
Burada İslâm ile Batı Medeniyeti arasındaki önemli farklardan birini görmekteyiz. İslâm toplumları, kendi bünyesinde yaşayan azınlıklara özellikle ekonomik alanda her tür serbestlik ve ayrıcalığı vermiş, onlara karşı adil ve hakkaniyetle davranmayı dinin bir ilkesi olarak benimsemiştir. O yüzden bugün hâlâ İslâm dünyasındaki yahudi, ermeni, vs. azınlıklar, yerli müslüman halktan çok daha üstün ekonomik imkanlara ve sosyal ayrıcalıklara sahiptir. İslâm dünyasında ve batılı ülkelerde yaşayan azınlıklar arasındaki fark, mukayeseye imkan tanımayacak kadar büyüktür.


0 yorum:
Yorum Gönder